16 Eylül 2018 Pazar

Çabalamak...

Çabalamak, Mother of Little Girl

Hatalardan Öğrenmek: Çocuğuma Matematiği Nasıl Sevdirebilirim?

Geçtiğimiz günlerde, insanların sabit ya da gelişmeye açık zihniyete sahip olabileceğini düşünen bazı bilim insanlarının kurduğu YouCubed sitesinde bir video izledim.
Amaçları; gelişmeye açık zihniyetli çocuklar yetiştirmek isteyen ailelere ve eğitimcilere kaynaklar sunmak, rehberlik etmek ve elbette bu süreçten gelir elde etmek.

Bu videoyu izledikten sonra yeni eğitim-öğretim yılı başlarken sizinle biraz dertleşmek istedim.

Bir eğitimci ve aynı zamanda bir veli olarak en çok kafa yorduğum konulardan biri şu:
“Matematiği çocuğuma nasıl sevdirebilirim ve öğrenmesine nasıl yardımcı olabilirim?”

Videoda da vurgulandığı gibi sadece matematik değil, hayattaki tüm başarılar çaba ve tekrarın ürünü.
Ancak biz yetişkinlerin matematik konusundaki ön yargısı, sabit fikirliliği ve başarısızlık korkusu, çocukların bu alanda çabalamaya istekli olmasının önünde ciddi bir engel oluşturuyor.


Hollanda Deneyimi: Çabalamayı Öğrenmek

Dünyanın en mutlu çocuklarının yaşadığı Hollanda’nın eğitim sistemini, bir yıl boyunca hem veli hem de araştırmacı olarak deneyimleme şansım oldu.
Orada gördüğüm ve çok beğendiğim bir uygulamayı sizinle paylaşmak istiyorum.
Ama önce kendi sistemimize bir bakalım ki fark daha net ortaya çıksın.

Üniversitelerdeki matematik uygulama derslerinde genellikle öğretmen sınıfa gelir, önceden belirlenmiş soruları çözer ve öğrenciler onu izler.
Öğrenciler o sırada “Ben de yapabilirim” hissine kapılır ama çoğu zaman bu süreci bizzat deneyimlemez.
Sıra kendine geldiğinde ise ya anlamadığını fark eder ya da çok benzer bir soruyla karşılaşırsa yöntemi ezberden uygular.
Sonuca ulaşır, belki dersi geçer ama gerçekten öğrenmiş midir?
Yeni bir problemle karşılaştığında bu bilgiyi kullanabilir mi?
Burası belirsizdir.


Onlar Nasıl Yapıyor?

Hollanda’daki üniversitede gözlemlediğim sistem ise tamamen farklıydı.
Derse giriliyor, çocuklar doğrudan problemlerle uğraşmaya başlıyor.
Sınıfta bizim sistemimizdeki gibi bir asistan var ama o soruyu çözüp cevabı hazır bir şekilde sunmuyor.
Çocuk takıldığı noktada asistan yalnızca yönlendiriyor:
“Şu tanımı tekrar oku” ya da “Bu teoremi bir kez daha incele” gibi küçük ipuçları veriyor.

Sınıftaki herkes benzer bir noktada takıldığında öğretmen tahtada kısa bir açıklama yapıyor ama yine de çözümü vermiyor.
Sonuçta, öğrenci çabalayarak ve hata yaparak doğruya kendi ulaşmış oluyor.

Tam da YouCubed sitesinde Jo Boaler’in vurguladığı gibi:
“Hatalar, beynin geliştiği anlardır.”

Bir düşünün; okul hayatınız boyunca en iyi öğrendiğiniz şeyleri nasıl öğrendiniz?
Yaptığınız hatalardan öğrendikleriniz, ne kadar kalıcı oldu sizin için?
Benim için cevabı çok net.


Hatalara Sabırla Bakabilmek

Jo Boaler’e tamamen katılıyorum.
Ama iş kendi çocuğuma gelince…
Bir soruda hata yaptığında “öğrenmesi için güzel bir fırsat” demek yerine “bunu nasıl yapamazsın!” diye tepki verdiğim oluyor.
En kötüsü de, hatasını inceleyip doğruya ulaşması için yeterince zaman tanımıyorum.
Çünkü aklımda hep şu var:
“Bir an önce ödevini bitirsin de ben de biraz dinleneyim.”

Oysa ödev onun sorumluluğu.
Benim değil.
Her seferinde bu tür videolar izlediğimde ya da araştırmalar okuduğumda görüyorum ki;
Bilmek yetmiyor, uygulamak önemli.
Bilgiyi davranışa dönüştürmek gerçekten zor ama öğrenmenin asıl gücü orada yatıyor.


Hatalar Kaçınılmaz, Ama Gereklidir

İster öğrenci olalım, ister anne-baba, ister öğretmen…
Matematik, ebeveynlik ya da bambaşka bir konu fark etmez;
Hata yapmak kaçınılmaz ama bir o kadar da gereklidir.

O yüzden, hatalarımızdan ders çıkararak çabalamaya devam edelim ki çocuklarımız da bizden bunu görsün.

Dr. Bahar Eriş’in çok sevdiğim bir sözü var:

“Her çocuk kendi hızında ilerler, lütfen arkadan ittirmeyiniz.”

Yeni eğitim-öğretim yılı hepimize umut, sabır ve bolca öğrenme getirsin. 🌱

Sevgiyle kalın.

0 comments:

Yorum Gönder

Gelin beğendiklerinizi ve beğenmediklerinizi konuşalım...